Ailenin Tarihi Evrimi
Günümüzde “aile” denilince akla gelen toplum biriminin örneği, aynı meskende birarada yaşayan karı-koca ve evli olmayan çocuklardan oluşmaktadır. Günümüzde en çok rastlanılan bu birime “çekirdek aile” deniyor. Bu çekirdek aileye, karı-kocanın anne ve babası ile çocukların çocuklarının (torunların) katılması, özellikle endüstrileşmiş bölgelerde ve büyük şehirlerde daha az rastlanan bir olgudur. Günümüzün tipik ailesi, karı-koca ve küçük çocuklardan meydana gelen ailedir.
Aile, günümüzdeki bu “çekirdek aile” aşamasına varıncaya kadar, tarihin akışı içinde çok çeşitli aşamalardan geçmiştir. Eski dönemlerin ailesi anne-baba ve çocuklara ek olarak, büyük ana ve babaları, torunları ve bunların eşlerini de kapsamına alıyordu. Kardeşler, yeğenler vb. de aileye dahil olabiliyordu. Hattâ bazı toplumlarda ailenin sahip olduğu köleler de dışa karşı ailenin birer parçası sayılıyordu.
Tarihte yaşamış büyük uygarlıklarda görülen aile türlerinin özellikleri de kısaca şöyle özetlenebilir
Eski Mısır: Eski çağın öteki uygarlıklarında olduğu gibi, Eski Mısır aileleri de, kalanların parçalanıp dağılmasıyla oluşmuştur. Eski Mısır ailelerinde ba-baerkil özellik görülür. Ailede eri büyük egemenlik babanın elindedir. Dedelerin, ataların anısına saygı, babaların kişiliğinde simgelenir. Baba ölünce, aile içi egemenlik oğula geçer.
Bununla birlikte, Eski Mısır ailelerinde kadınlarında birtakım hakları vardı. Aile içi egemenlik konusunda kadınlar da belli ölçüde söz sahibiydiler. Kocanın “kanunî eşi” sayılan birinci karının belli konularda karar yetkisi vardı . Ayrıca, büyük kız babasının mirasına da sahip olabiliyordu. Böylece aile içi güçler, erkek ve kadınlar arasında dengeleniyordu.
Sümerler’de ve Babil’de aile “tek eşli” bir birlikti. Babanın, ailenin bütün üyeleri üzerinde geniş yetkileri vardı, bunları ailenin borçları için başkalarına köle olarak verebiliyordu. Ailenin babası, ailenin bütün üyelerinin emeklerinin ürünlerinin tabiî sahibi sayılıyordu. Evlenen oğullar, baba evini terkedemez, babanın ölümüne kadar orada otururlardı.
Öte yandan, Asnrlular’da ve Etiler’de levirât denilen bir uygulama vardı. Levirat’a göre, büyük erkek kardeşin ölümü üzerine, küçük erkek kardeşin, dul kalan yengesiyle evlenmesi gerekiyordu.
Ibraniler’de de çok karılı aile (poligami) vardı. Aile içinde babanın kesin egemenliği görülüyordu. Miras bakımından ilginç bir özellik, genç kızın ana-babasından kalma bir mirasa sahip olabilmesi için, boyu içinden biriyle evlenmesinin gerekmesiydi.
Eski Yunan’da aile, geniş anlamıyla, aynı soydan gelen bütün kişileri kapsıyordu. Ayrıca, evlenme yoluyla aileye giren kadınlar, evlâtlıklar ve hattâ köleler de aileye dahil sayılıyordu. Genos denilen bu ailenin temel özelliği, dinî bir nitelik taşımasıydı. “Çok-tanrılı” din anlayışının egemen olduğu bu çağda ailenin kendine özgü ayrı bir dini vardı denilebilir. Genos adı verilen ailenin üyeleri, kendi ailelerinin başka ailelerden farklı olduğuna, efsanevî bir kişi tarafından kurulmuş olduğuna inanırlardı. Aileyi kuran bu “ilk ata”, aile birliğinin ve sürekliliğinin bir simgesi sayılıyor, aile üyeleri bu yoldan kişiliklerini bulduklarına inanıyorlardı.
Roma ailesi de, aile babasının, aile: üyeleri üzerindeki tartışılmaz otoritesi temeline dayanıyordu. Bu aileye domus adı veriliyordu.
Roma ailesi de, biyolojik anlamda aileyi çok aşan, geniş kapsamlı bir topluluktu. Bu aile, aile babasının evli çocukları ile onların altsoyunu (füruunu) ve ailenin kölelerini de kapsamına alan bir birimdi.
Roma ailesinin temeli, aile babasının otoritesiydi. Aslında, aile bu babanın otoritesine bağlı olan, bu otoritenin buyruğu altındaki kişilerin oluşturduğu bir topluluk olarak görülüyordu.
Aile babasının bu kesin ve mutlak erki “el” sözcüğünden kaynaklanan manus deyimiyle ifade ediliyordu. O çağlarda “el” erkin, iktidarın simgesi sayılırdı.
Aile babasının, aile üyeleri üzerindeki mutlak ve tartışılmaz otoritesi, aile çocuklarının borç için başka ailelere devredilmesi yetkisini bile kapsıyordu. Meselâ, başkasına zarar veren bir aile üyesini, aile babası, zarar görenin egemenliğine devredebilir ve böylece verilmiş olan zararı ödemekten kurtulabilirdi. Zarar gören kimse (daha doğrusu, zarar görenin mensup olduğu ailenin babası) kendi egemenliği altına girmiş kişiyi zararın giderilmesi amacıyla, karşılık ödemeden çalıştırma hakkına sahipti. Çalıştırılan kişi, ancak zararın giderilmesine yeterli emek harcadıktan sonra salıverilirdi.
Eski Türklerde aile:
İslâm medeniyetinin etkisi altına girmeden önceki dönemlerde eski Türk ailesi, baba ocağı temeline dayanıyordu. Babanın otoritesi ve yetkisi, aile içinde egemendi. Ancak eski Türk ailesinde babanın yetkileri mesela, Roma ailesinde olduğu kadar geniş ve sınırsız değildi. Özellikle, kadının da aile içinde bir varlık ve kişilik olarak kabul edilmesi, eski Türk ailesini ayıran bir nitelikti.
İstisnalara rastlanmakla birlikte, eski Türk ailesinde ‘tek-karılı” evlilik düzeni vardı. Birden çok karılı ailelerde de, birinci karının yeri “kuma’larm üzerindeydi. Karı olarak alınan kızın ailesine ödenen kahn adı verilen para veya mal da çok-kanlıhğı önleyen veya zorlaştıran bir unsurdu.
Türkler, Müslüman olduktan sonra, Arap ve İran medeniyetlerinin etkisiyle aile düzenlerinde değişiklikler ortaya çıkmıştır. Bu etkinin en önemli sonucu “tek-karılı” evlilik düzeninin yerini “çok-karılı” aile düzeninin almasıdır. Bu durum, kadının aile içindeki itibarının kaybolmasına yolaçnuştır. Özellikle, varlıklı erkeklerin “harem” kurma yoluyla çok sayıda kadını egemenlikleri altında bulundurmaları, kadınların erkekler karşısında aşağı bir statüde tutulmasını somutlaştıran bir uygulama olmuştur.
Kadın-erkek ilişkileri ve eşlerin sayısı açısmdan yapılan bir tasnife göre; tarih boyunca dört tür aile görülmüştür:
-Grup halinde evlenmeye dayanan aile:
Qrup halinde evlenmeye dayanan aile, mesela Avustralya’nın yerli boyları, arasında görülmüştür. Bir boy içinde birden çok sop (klan) yani ayın toteme bağlı, aralarında mal ortaklığı bulunan insanlardan meydana gelen gruplar vardır. Sop (klan) üyeleri arasında evlenmek yasaktır ama kişi kendi boyundaki bir soptan biriyle evlenmek zorundadır.
Çok kocalı aile (Poliandri):
Bu aile türünde, bir kadın aym zamanda birkaç erkekle evli olabilmektedir. Bu “çok-kocah” aile türüne yakın tarihlere kadar Tibet’te rastlanıyordu.
-Çok karılı aile (Poligami):
Bir erkeğin aynı zamanda birkaç kadını karı olarak alabilmesine imkân veren bu aile türü, İslâm ülkelerinde ve Müslüman olmayan bazı Doğu kavimlerinde görülmektedir. Ayrıca, Birleşik Amerika’da Mormon adıyla bilinen bir mezhep mensupları arasında poligamiye rastlanmaktadır.
-Tek eşli evlilik (monogami): Bu, günümüz dünyasında en yaygın aile türüdür. Bir erkeğin veya kadının aynı anda kanunî olarak sadece bir tek eşi olmasının kabul edilmesi anlamına gelir. Dünya devletlerinin çoğunda, aynı anda birden çok eşle evlilik yasaklanmıştır.
Tarihin çeşitli dönemlerinde görülmüş aile türleri ailenin yapısı ve aile içi otoritenin sahibinin (aile başkanının) kim olduğu açısından iki temel kategoriye ayrılabilir:
Anaerkil (maderşahî, matriarcat) aile ve babaerkil (pederşahî, patriarcat) aile.
Anaerkil aile, kadının egemenliği altındaki ailedir. Tarihin akışı içinde, erkek egemenliğindeki aileden önce ortaya çıkmıştır. Bu aile türünde doğan çocuğun babasının kim olduğu bilinmezdi, bilinse de önemli değildi. Önemli olan, ananın kim olduğuydu, çocuğun soyu, anasına bağlı olarak belirlenirdi. Anaerkil ailenin görüldüğü tarih dönemlerinde, ailelerden oluşan kabilenin ekonomik hayatım düzenleyen, üretimi yöneten erkekler değil, kadınlardı. O dönemlerde başlıca düzenli üretim kaynağı olan tarım, kadınlar tarafından yürütülüyordu. Erkeklerin görevi olan avlanmak ise, düzensiz, tehlikeli ve üretim bakımından ikinci derecede önem taşıyan bir uğraştı.
Babaerkil aile, tarih içinde, anaerkil aileden sonra sahneye çıkmıştır. Erkeklerin aile içinde egemenliğin sahibi olmalarında temel sebep hayvancılığın gelişmesidir. Vahşi hayvanların avlanması gibi, tehlikeli, verimliliği az ve düzensiz bir uğraş yerine, düzenli hayvan yetiştiriciliğinin geçmesi, kadının egemenliğinin ortadan kalkmasına yolaçmıştır. Çünkü, hayvancılık erkeklerce geliştirilmiş ve yürütülmüştür. Böylece erkekler toplumda üretici güç olarak egemenliği ele almış, aile mülkiyetinin ve kölelerin sahibi durumuna gelmişlerdir. Babaerkil ailede soy, babaya göre belirlenir; koca, çocukların babası sayılır. Kocaya, çocuklar ve karı üzerinde sahiplik hakkı tanınır. Babaerkil aile de, çok geniş ve kalabalık bir ekonomik birimdir.