Çevre İsteme
Nişanlanma, “kızın rızası” ile isteğinin bir sembolüdür: Kızın rızası, yani evlenmeye veya söz kesimine “evet” demesi, evlenmenin temelim oluşturur. Böyle bir geçiş işlemi ve dönemi, kız satışları ile zorla evlendirmelerde sözkonusu olamazdı. Prof. Abdülkadir İnan’in da çok yerinde olarak gördükleri gibi, çok eski çağlarda nişan, kızın kendisinin kaçırılması için bir mendil vermesi ile başlıyordu. Türk illerinin sağrısı ve belkemiği olan Oğuzlarda, bu çağların üstünden birkaç bin yıl geçmişti. Buna rağmen kızın evet deyişinin bir sembolü olan, “mendil veya çevre verme” geleneği, unutulmamıştı. Anadolu’da söz kesiminden sonra oğlan evine giden yemiş tepsisinden sonra oğlan evine giden yemiş tepsisinde, kızın göz nuru ile dokuduğu bir çevre de bulunurdu. Bunlar, çok güzel ve zararsız geleneklerdir. Bu, modern hukuktaki “evlenmeyedir vaad ve söz” gibi görülüyordu. Ancak bundan dolayı, evlenmeye zorlanma gibi bir şart görülmüyordu. Vaadla birlikte, bir hukuk ilişkisi de doğuyordu. Bunda kızın, bağımsız bir âkidi de görünüyordu. Kız, kendi gönül ve isteği ile evlenmeye hazır olduğunu gösteriyordu. Çok mühim olan bu “çevre isteme” konusunu, birkaç vesikaya dayandıralım:
Bolu çevrelerinde ağırlık ve söz kesildikten sonra kız evinden çevre istenirdi. Sivas’ta ise söz kesiminden sonra kız evinden giden “sini dönmesi “nde, yeşil ve kırmızı baş örtüsü (vala) bulunurdu. Değirmendere’de, mendili oğlan evine kızın annesi verirdi. Denizli’de “bellilik” olarak oğlan tarafı inci boncuk, kız tarafı ise, çevre gönderirdi. İnönü köylerinde söz kesimi, yemekle birlikte yağlık (mendil) hediyesi üzerine kesin-leşirdi. Buna öreke nedirdi. İbn Fadlan’a göre eski Oğuzlarda evlenecek kızın başına elbise veya örtü atılıyordu. Dış Türklerde bu gelenekler, daha az gelişmiştir. Nişan armağanları, kızın babası ile güveyi arasında alınıp verilirdi. Türkistan’da söz kesiminden sonra, kızın babası güveyinin boynuna sarma veya yazma sarar ve böylece, babalık hakkım kızıyla sözlü oğlana, vermiş olurdu/Ondan sonra da, tuzlu suya, birlikte ekmek banarlardı. Sözü fazla uzatmayalım. Ancak ilk defa söylenen bu sözleri, vesikalandırmak da gereklidir.