Duvaklı Kız ve Nikablı Oğlan

Kızın duvağı ile yaÅŸmağı da, Türkler Anadolu’ya geldikten sonra ortaya çıkmış, bir gelenek deÄŸildir. “Yüz görümlülüğü”nün, niÅŸanlanma ile birlikte baÅŸladığı üzeriÂde durmuÅŸtuk. “Tutuk” ve “yüzlük” dediÂÄŸimiz duvak da, gelin yüzünün tabuluÄŸu ile ilgili olmalıydı. OÄŸuzlarda kadınlaÂrın yüzlerini örtmemelerine raÄŸmen, niÂÅŸanlı kızlar ile gelinler, yaÅŸmaklanıyorÂlardı. Nitekim Dede Korkut’ta Beyrek’in niÅŸanlısı ile karşılaÅŸması şöyle anlatılıÂyordu: “Beyrek’i çağırdılar. Banı Çiçek yaÅŸmaklandı ve ondan haber sordu” Az sonra Banı Çiçek niÅŸanlısı ile güreÅŸektir. Bunun için. bu “yaÅŸmaklanma” da, herÂhangi bir îslâmî tesir aramak çok zorÂdur. NiÅŸanlı Beyrek için de, “yüzü nikablı” tanıtması kullanılıyordu. “Nikab” da, duvak demektir. Yani yalÂnızca niÅŸanlı kız yaÅŸmaklı deÄŸil; niÂÅŸanlı oÄŸlan da nikablı veya “yüzü gözü açılmamış” olarak düşünülüyordu. BaÂnı Çiçek’in yanında, hem bekçi ve hem de dadı olarak bir “yenge” bulunuyorÂdu. OÄŸuzlarda yengelik bir onurlama yeri ve makamdır. Kuzey Türk destanlaÂrında ise yengeler, kızla oÄŸlanı buluÅŸturÂmaya aracı oluyorlardı. Kuzey Türkleri niri “cenge” dedikleri bu kadınlar, iyi ahlâk sahibi deÄŸillerdi. Bu buluÅŸmayı, yengelik denen para karşılığı yapıyorlarÂdı.