Genç Kızlarda Aşağılık Duygusu
Çirkin ördek
Ablalarının başarısı ve güzelliği altında ezilen iki genç kız örneği verdik. Görüldüğü gibi her iki genç kızda da aşağılık duygusu yerleşmiştir. Bu gençler arasında, hatta yetişkinler arasında bile oldukça sık görülen bir haldir. Aslında her iki genç kız da kendilerini aşağı görmeye şartlanmışlar, bunun sonucu olarak da, ya içine kapanık, çekingen bir kişiliğe bürünmüşler, ya da çözümü, her şeye isyan etmekte bulmuşlardır.
Öyle ki, bu yıpratıcı isyandan bile garip bir zevk alırlar. Ama çözüm bu olmamalıdır, Her iki durumda da genç kızlar kendilerinden daha güzel, daha yetenekli, daha üstün, daha başarılı olarak nitelendirilen ablaya bağımlı olmaktan kurtulmalı, kendi kendileri olmaya çalışmalıdırlar. Ancak, kabul etmek gerekir ki, bunu yapmak pek o kadar kolay değildir. Konuya ünlü yazar Andersen’in “Çirkin Ördek” masalı güzel bir örnektir. Bilirsiniz, ördekler küçükken pek çirkindirler. Andersen’in ördeği de diğeleri gibi bir ördektir.
Çevresindeki herkes ona çirkin demektedir. Bu duruma çok üzülmekte, her geçen gün biraz daha mutsuz olmaktadır. Öyle ki sonunda o bile, kendisinin, dünyanın gelmiş geçmiş en çirkin ördeği olduğuna inanır. Bundan dolayı da çok acı çeker. Ancak günün birinde her şeyden önce bir ördek olduğunu anlar. Ve bütün üzüntüleri bir anda son bulur.
Andersen gençliği boyunca aşağılık duygusuyla yaşamış bir kişidir. Uzun yıllar sonra da kompleksten kurtulmuş, “Çirkin ördek”te de kendi durumunu düe getirmiştir.
Tabiî ki, yıllarca aşağılanıp, hor görülen herkes günün birinde büyük bir yazar olamaz. Ancak masalın da anlatmak istediği gibi, her insanm iç dünyasında gizli kalmış birtakım hazineler vardır. Önemli olan, bu hazineleri bulup çıkarmak ve her birinden gerektiği gibi faydalanmaktır. Kendini aşağı görmek de, aileye karşı yıpratıcı bir isyankarlığa bürünmek de, meseleye çözüm getirmeyen, aksine çözümü güçleştiren olumsuz tavırlardır. Zira her durumda da kişi kendisine tabiî gelin ;n yapmacık birtakım hareketler yapmaya yönelir. İnsanın kendini aşağı görmesi de kişiliğinin gelişmesini engeller. Oysa insan her şeyden önce kendisi olmalı, kendi çizdiği yolda iyi niyet ve azimle yürümelidir.
Kendine güveni olmayan, hayattan beklediklerini alamamış, günlük, problemlerden fazlasıyla etkilenmiş, ekonomik bakımdan hiçbir zaman rahat huzura kavuşamamış, dolayısıyla da sürekli kendini frenlemek zorunda kalmış bir anne, kızı tarafından sert eleştirilere maruz kalabilir. Genç kız, annesinin güçsüz, zorluklara göğüs geremeyen ve bu zorluklar arasında bunalmış, beceriksiz, zavallı bir kadın olduğunu düşünür. Ve onun tavsiyelerine, fikirlerine önem vermez.
Hatta karşı çıkar. Oysa yanılmaktadır. Zira bütün o sıkıntıların, ezilmişliğin altında tehlikeleri görmesini ve yende kararlar vermesini bilen bir içgüdü gizlenmektedir. 8u, hor görülen insanlara özgü bir içgüdüdür. Babanın aşırı otoriter bir tavır takınması da kimi zaman genç kızın isyan etmesine sebep olur. Babasının baskısı altında boğulan genç kız, bazen bu kalın yasak duvarının ardında gizli bir hayat yaşamaya başlar. Bu da genç kızın kişiliğinin bozulmasına sebep olur. Zira ne kadar haklı olursa olsun, böyle bir durum genç kızda bir çeşit suçluluk, hoşnutsuzluk hali yaratır.
Genç kızın kendi kendini “kötü” olarak görmesine yolaçar. öte yandan, babasını aldatmayı başaran genç kız, onu aşağı görebilir. Sosyal hayatta çok büyük mevkilere gelmiş babaların, kızları tarafından “O bir şeyden anlamaz” diye nitelendirilmelerinin sebebi budur.
Meseleyi kökünden halletmek için en iyi çözüm, her şeyin açık, seçik olmasıdır. Ne istediğini bilen, kararlı, çok sert bir babanın önünde bile çekinmeden konuşabilen genç kız, kendi görüşlerini savunarak, ondan gizli hiçbir şey yapmak istemediğini belirtip, bunu yapmak zorunda bırakılmamasını isteyebilir. Genç kız istediğini yaptırma konusunda kararlı olduğunu göstermelidir. Ancak durumu sakin bir dille izah etmeli, hiçbir zaman saygı çizgisini aşmamalıdır. Bu şekilde davrandığı takdirde zamanla fikirlerini kabul ettirecektir. Dahası, kimi zaman aşırılık etse de, hayatı boyunca kendisine çok gerekli bir rehberi kaybetmemiş olacaktır.
Genç kızların ailelerine karşı takındıkları isyankar tavır, aslında basit bir tepkidir. Günümüzde bazı genç kızlar aşın serbestlikten söz ederler. Argoyla karışık, savruk ve sert bir dil kullanarak, etrafındakileri tedirgin eden konulardan bahsetmekten zevk alırlar. Ne var ki bunu, belli bir hayat görüşleri olduğundan değil, yalnızca ailelerine, onların fikirlerine ve değer yargılarına karşı çıkmış olmak için yaparlar. Ve böyle yaparak da ne yazık ki, onların hayat biçimlerine karşı çıkmak uğruna kendi kişiliklerini bulamazlar ya da, en azından bunu geciktirirler.