Hamilelik Sırasında Tedavi Şekilleri
Hamilelik sırasında, sağlıklı bir kadının özel bir tedavi görmesine gerek yoktur. Ancak yine de, hamileliğin başlangıcından itibaren doğumda hazır bulunacak doktor veya.ebeyle temasa geçmekte fayda vardır. Bu uzmanla yapılacak periyodik görüşmeler, doktorun hamileliğin gidişi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasını sağlar, gerektiğinde ne gibi tedbirler alınabileceğini de bilir. Ayrıca hayatın bu çok önemli ve nazik olayında uzun süreden beri tanıdığı, güvendiği birinin yanında bulunması anneye de güven verir. Hamilelik sırasında eşin dostun verdiği tavsiyeleri dinlemek bir yere kadar iyidir. Ancak, ilâç ve tedavi konusunda doktor dışında kimsenin tavsiyesi dinlenmemelidir. Çünkü, çok zararsız olarak bilinen bazı ilâçlar bile, kimi zaman bebeğin sakat, hatta ölü doğmasına sebep olabilir.
Bilindiği gibi hamilelik sırasında, özellikle ilk 3-4 ay içinde bulantı, kusma görülür. Bunlar hamileliğin tabiî olaylarıdır. Ancak, yine de istendiğinde uygun bir tedaviyle bertaraf edilebilirler.
Hamilelik sırasında ayrıca, bazı kadınların yüzlerinde ve alınlarında koyulaşan sarı lekeler belirir. Yüze hoş olmayan sütlü kahverenkli bu lekeler, doğumdan birkaç hafta sonra tamamen kaybolurlar. Bu lekeleri tedavi etmek için özel bir ilâç ya da özel bir tedavi metodu yoktur. C vitamini almak yararlı olabilir. C vitamini zararsız, hatta hamilelik sırasında yararlı bir maddedir. Bu yüzden bir tehlikesi de yoktur.
Ana karnındaki hayatı boyunca kemik yapısının gelişimi için bebeğin kalsiyum tuzlarına ihtiyacı vardır. Tabiî kalsiyum bebeğe ana kanı aracılığıyla ulaşır. Annenin organizmasının kalsiyum bakımından fakir olması halinde, diş çürümeleri görülür. İşte bunun için halk arasında “her çocuk bir dişe malolur” denir.
Bu yüzden hamilelik sırasında organizmanın ihtiyacını karşılamak amacıyla ve tabiî doktor tavsiyesiyle kalsiyum almakta yarar vardır.
Gebeliğin 4. ayından itibaren çocuğun kan yapımında kullanılmak üzere anneden çocuğa demir iyonları çekilir. Bu yüzden annenin demir deposunda azalma olur. Bunu gidermek için anneye gerekli olan demir ilâçları verilir. Gebelik esnasında anneden çocuğa demir geçmesinden başka anne kanında fizyolojik bir sulanma da husule geldiğinden gebe kadının kan bulguları gebe olmayanlara göre normalde biraz daha düşüktür. Bu yüzden ayda ya da duruma göre bir-iki ayda bir gebenin kan bulgularına bakmak yararlı olur. Gebe kadında akyuvar sayısında da bir değişiklik olur. Normalde 5-6 bin olan akyuvar sayısı gebede 7-8 bin hatta bazen 10 bini bulur. Bunu bir iltihap belirtisi olarak almamak ve telaşlanmamak gerekir.
İhmal edilmemesi gereken bir başka tedbir de idrar tahlilleridir. Hamileliğin ilk altı ayında ayda bir, son üç ayında ise 15 günde bir olmak üzere düzenli bir şekilde idrar tahlili yaptırılmalıdır. Zira hamilelik sırasında annenin böbrekleri hem kendi vücudunun artıklarını, hem de bebeğinkileri süzer. Hamileliğin sonlarına doğru bebeğin büyümesiyle, atılması gereken maddeler de çoğaldığından, böbreklerin işi de artar. İdrar tahlilleri sayesinde böbreklerin çalışmasındaki en ufak bir düzensizlik bile hemen anlaşılır. Gebe kadın idrarında normalde eser miktarda albümin çıkabilir. Bu miktar 24 saatlik idrarda 0.5 gramı aşınca anormal telakki edilmeli ve özel tedbir alınmalıdır. Zira idrarda albümin çoğalması özellikle kan basınç yükselmesi ile ve aşırı kilo alma, şişmanlıkla birlikte olursa “toksikoz” denilen ve gebelikte tehlikeli olan bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu durumda doktor, durum daha ağırlaşmadan müdahale edebilir ve uygun bir tedavi yöntemiyle rahatsızlığı geçirebilir.
Bazen de birkaç saat ayakta kaldıktan sonra, akşama doğru ayakların şiştiği görülebilir. İdrar tahlilinde albümin çıkmazsa, bu durumun sebebi yorgunluk (yüksek topuklar) ya da bebeğin ağırlığının karma baskı yaparak kanın bacaklardan geri dönmesine engel olmasına bağlı olabilir. Bu tür şişlikleri önlemenin en iyi yolu, her gün 1-2 saat ayakların hafifçe yükseğe kaldırılarak (bir yastık üzerine konarak) dinlendirilmesidir. Ancak, her şeyden önce bu şişliklerin albü-minle bir ilgisi olup olmadığı kesin olarak belirlenmelidir.
Hamile kadın, kesinlikle korse gibi belini sıkacak iç çamaşırları kullanmamalıdır. Hamile kadınlar için özel korseler vardır. Bedenlere göre ve özel yapıda olan bu korseler, ağırlaşan karın yükünün taşınmasını kolaylaştırırlar. Sonra, bazı hallerde (şişman kadınlarda ve bebeğin fazla gelişmiş olması halinde) bu korseleri kullanmak kaçınılmaz olur. Giyimler de tabiî, şıklıktan vazgeçme pahasına bol ve rahat olmalıdır. Daha önce belirtilen sebeplerden dolayı, hamilelik sırasında kadınların göğüsleri büyür. Bu sebeple sutyen kesinlikle göğsü sıkmamalıdır. Doğumdan sonra göğüslerin üstlenecekleri görev gözönüne alınarak,hamilelik sırasında bu organların bakımına büyük özen gösterilmelidir. Bu noktada, özellikle hamileliğin son haftalarında meme başına alkol ve gliserin friksiyonları yapılması tavsiye edilebilir. Bu friksiyonlar, meme başı derisinin sertleşmesini ve irileşmesini sağlar. Bu da meme başlarının emzirme sırasında çatlamasını büyük ölçüde önler.
Hamilelik sırasında ayrıca vajinal banyolardan da kaçınılmalıdır. Bunun yaraşıra barsaklar da faal tutulmalıdır. Bilindiği gibi hamilelik sırasında, rahmin genişlemesinin barsaklar üzerinde yaptığı basınç ve gebelikte salgılanan hormonların etkisiyle kabızlık olabilir. Bu durumda doktorun tavsiye ettiği ilâçları kullanmak daha iyi olur. Kesinlikle sert, etkili müshil ilâçları alınmamalıdır. Kabızlık, ilâçların yanısıra, sebze ve meyveye ağırlık veren bir beslenme rejimi ile geçirilebilir. Ayrıca, hamilelik sırasında sürekli oturma da bağırsakları tembelleştirir. Bu yüzden uzun fakat yorucu olmayan yürüyüşler faydalıdır.
Hamileliğin bir başka olumsuz yanı,
bacaklarda ortaya çıkan varisler ve hemoroitlerdir. Varisler için hafif elastiki varis çorapları tavsiye edilebilir. Aslında varis çoraplarının, varisi olsun olmasın her hamile kadın tarafından, özellikle iş sebebiyle uzun müddet ayakta kalmaları gerekenler tarafından kullanılmasında fayda vardır. Varisler ve bacak ağrılarını dindirmek, baldırlardaki şişlikleri geçirmek için, ayakların bir süre bir yastık üzerine kaldırılarak dinlendi-rilmesinde de fayda vardır.
Bütün bunların dışında, normal şartlarda, hamile kadın hamileliğin altıncı ayına kadar normal günlük yaşantısını sürdürebilir. Ancak fazla ağır işlerden kaçınılmalıdır. Zaten çalışan kadınlara kanunî olarak 3 ay paralı doğum izni hakkı tanınmıştır. Ayrıca isteyenler 6 aya kadar ücretsiz izin alabilmektedir.
Düşük, altıncı gebelik ayından önce hamilelik halinin bitmesidir. Bundan sonrası erken doğum olur. Düşük, genellikle hamileliğin ilk 3-4 ayında olur. Ve düşüğün sebepleri çok çeşitlidir. Bazı hallerde rahim, ergenlik çağında normal gelişimini tamamlayamamış ve çocukluktaki haliyle kalmıştır. Bu durum hamilelikte düşüğe sebep olur. Fazla ağır işler ve yorgunluk da düşüğe yol açabilir. Bu yüzden hamilelik sırasında yorucu işlerden kaçınılmalı ve fazla ağır kal-dırıjmamalıdır. Bu arada, araba ve motosiklet yolculuklarının özellikle bozuk yollarda yapacağı sarsıntıların, herhangi bir düşme ve karın bölgesine gelen herhangi bir darbenin düşüğe sebep olabileceği unutulmamalıdır.
Düşük ya da düşük ihtimali bel ağrıları ve karnın alt kısmındaki ağrılarla kendini gösterir. Ve kanama olur.
Hemen ilk belirtide hastanın yatağa yatarak mutlak şekilde dinlenmesi gerekmektedir. Bu arada hemen doktor (mümkünse kendi doktoru) çağrılmalıdır. Zamanında bir müdahaleyle doktor düşüğü önleyebilir.