Kardeşler ve Kızkardeş
Yukarıda “hala” maddesinde de belirttiğimiz gibi kız kardeşler el evlerine gidicidirler. Baba evinde sürekli olarak kalıcı değildirler. Eskiden kız kardeşlerin çocukları, bir zaman sonra dayılarına karşı da durmuşlardı. Ancak Türklerde aile bağı, çok güçlüdür. Kız karkdeşlerin erkek kardeşlerine karşı olan sevgileri, en canlı ve içten olarak, Dede Korkut Kitabı’nda dile getirilmiştir. Beyrek’in ölüm haberi gelince, “Oğuz’un kizı gelini kas kas gülmez oldu. Kızıl kına ak eline yakmaz oldu. Yedi kız kardeşi ağ çı’ kardılar, kara donlar (elbiseler) geydiler: “Vay beğim kardaş, muradına maksuduna ermeyen yalnız kardaş!” deyip, ağlaştılar, böğrüştüler. Burada “yedi kardeş” deyimi, 7 sayısının kutlu olması; hattâ astronomik ye kozmogonik bir manası bulunmasından dolayı söylenmiştir. Yine Bamsı Beyrek bezirganlara, kendi kız kardeşlerini görüp görmediklerini soruyor. Bezirgan da şöyle diyor:’ ‘Yedi kız kardeşin, yedi yol ayırdında ağlar gördüm, güz alması gibi al yanakların yırtar gördüm, “vardı gelmez kardeş” diye, zârılık eder gördüm. Başka bir yerde .Beyrek’in “Ulu kız kardeşi (ozanı) Beyrek’e benzetti, kara kıyma gözleri kan yaş doldu” deniyordu. Görülüyor ki Oğuzlarda ablaya “ulu kız kardeş”* küçük kız kardeşlere “kiçi kız kardeş” denmeye başlanmıştı. Kızlar, erkek kardeşleri Beyrek’e ise “ağam” diyorlardı. Bu bizim “ağabey” deyimimizin, başlangıçları idi: “Ağam Beyrek’e benzedürem Ozan seni, sevindirdin, yerindirme Ozan meni!”. “Çalma Ozan, ayıtma Ozan, ağam Beyrek gideli bize Ozan geldiği yok!.” Kız kardeşin erkek kardeşe söylediği sevgi dolu bir şiir de, Çora Batır’m kızkardeşi tarafından söylenmiştir: “Gitme ağam gitme, ağam sen de gidersen, baban ile ananı, kime emanet edersin!..” “Dede Korkut’taki dil ve söyleyiş, elbette ki Çora Batır Destanı’nda görülemez. Yukarıda da söylediğimiz gibi Dede Korkut’ta Deli Karçar’in kız kardeşi Banı Çiçek, ağabeysince çok değerlidir. Deli Karçar, kız kardeşini isteyeni, yani kız dileyeni öldürür. Deli Karçar, Banı Çiçek’i istemeye gelen Dede Korkut’u da öldürecekti.
Ancak Dede, Allah’ın yardımıyla kurtuldu. Kuzey Türk destanlarında, gelin giden kızlar için, “artık bundan sonra kız kardeşleriniz görümcelerîniz olacaklar”, deniyordu. Kaşgarlı Mahmud, XI. yüzyıl Türklerinin, “kocanın küçük kız kardeşine “singü”; büyük kız kardeşine ise “eke” dediklerini söylüyordu. Göktürk yazıtlarında Bilge Kağan, kendilerine bağlanan kavimlere, kağan unvanı ile birlikte küçük kız kardeşini de gelin olarak, onlara verdiklerinden söz açıyordu. “Eke” de çoğu zaman büyük kız kardeşler için söylenirdi. Kül Tegin de, otağını basan düşmanı yendiğini ve böylece, “anneleri, ablaları (ekelerim) ve gelinlerinin” esir olmasının önüne geçtiğini söylüyordu . Eski Uygur şiirlerinde ise, “ekem Tilek Tegin Kız Tengrim” unvanım taşıyan bir abladan söz açılıyordu. Anlaşıldığına göre ablalar, daha saygıdereğer görülüyorlardı. Zaten “eke” sözü de, ablayı saygılamak ye yüceltmek için söylenen bir sözdü. Anadolu’da yaşlı kadınlar ile büyük halalara da, “eke” denir. Ablalar ve yaşlı kadınlar için söylenen “eçi, eçe” sözü de, Anadolu ile bütün Türk dünyasında, çok yaygındır.
“Apa” veya “aba” sözü, ablaları çağırmak için kullanılan en yaygın bir Türk deyimidir. Bizim bugün kullandığımız abla sözü de, herhalde buradan geliyordu. Abla, anne yerine geçen bir kadındı-. Bunun için büyümekte olan çocukların terbiyesinde, ablaların yeri büyüktü. Bundan dolayı Altay Türk masallarında, ünlü alplerin yetişme ve terbiyelerinde, anne ile ablaların yer ve rolleri büyüktü. Prof. A.înan, bu gerçeği doğru olarak görebilmiştir. Türkler küçük erkek kardeşe “ini” derlerdi. Fakat eski bir Uygur şiirinde ise, “sevgili doğmuş küçük kız kardeşim (ini) ve gelin ağam, nerdesin”, deniyordu. Rahmeti Bey bunu böyle anlamıştı. Bu sözü, “küçük kardeşim ve gelin ağam” diye yorumlarsak, belki daha doğru olabilirdi. Dış Türkler, kız kardeşlerim yerine, “apa singdi”, yani büyük ve küçük kız kardeşlerim demeyi, daha açık ve daha doğru buluyorlardı. Görülüyor ki Türklerde her kız kardeşin ayrı yeri, ayr sevgisi ve ayrı değeri vardı.