Klimakterium Nedir.?
KLIMAKTERIUM
Klimakterium sözcüğü bazı yazı ve kitaplarda geçtiği için ve menopoz ile karıştırıldığı için burada bu kavrama birkaç satırla değinmek istiyorum. Cinsel olgunluk çağının bitiminden ihtiyarlığa kadar uzanan klimakterium devresinin en önemli özelliği üretim fonksiyonlarının ve sonunda âdet kanamalarının duruşudur, yani menopozun oluşmasıdır. Menopoz ve klimakterium sözcükleri birbirine karıştırılmamalıdır.
Klimakterium, cinsel olgunluk çağının bitiminden ihtiyarlık devrinin başlamasına kadar geçen tüm yılları kapsar. Menopoz ise, klimakterium devri içinde, kadının son âdetini gördükten sonra ihtiyarlığa kadar uzanan devredir. Genel olarak klimakteriumun ortalama olarak 45 yaşında başladığı kabul edilmektedir. Klimakteriumun başlama zamanında kadının evli, bekâr, çocuklu veya çocuksuz oluşunun cinsel birleşmenin azlığı veya çokluğunun bir etkisi yoktur. Yaşdönümü ismini de alan klimakterium, yarattığı çeşitli organ bozuklukları, klinik şikâyetler ve özel ruhsal davranışlarla kadmlarm bunları atlatmak için uğradıkları zorluklar bakımından pek karmaşık ve önemli bir çağdır.
Yumurtalık yetersizliği ve bunun sonucu olarak âdet mekanizmasında bozukluklar ve en sonunda âdet kanamasının durduğu ve ortadan kalktığı görülür. Böylece doğurganlık yeteneği kaybolur. Klinik olarak sıcak basması, terleme, ürperme, nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, kulak çınlaması, baş dönmesi, baş ağrısı gibi şikâyetler. Bunların yarı sıra yorgunluk, unutkanlık, depresyon, uykusuzluk ve hatta seyrek olarak psikozlar ve libido bozuklukları görülebilir. Kadın cinsel olgunluk çağındaki diriliğini yavaş yavaş kaybeder. Cilt daha kurudur, kırışıklıklar artar. Kadınların bir kısmında kalça ve gövdede yağlanma, bir kısmında ise zayıflama başlar. Saç ve vücut kıllarında dökülme ve ağarma ve bazı kadınlarda androjen hormonların etkisiyle sakal ve bıyık çıktığı dikkati çeker. Bu devre genel olarak bir iki yıl sürer.
Yukarıda sıralanan belirtilerin hepsinin birden herkeste ortaya çıkmayacağı aşikârdır. En önemli nokta, bu şikâyetlerin genellikle hormon tedavisiyle istenildiği şekilde kontrol altına alınabilmesidir.
Âdet kanamasının kesilmesi, sanıldığı gibi, ihtiyarlık çağının başlangıcı değildir. Gerçi bazı kadınlar bu tabii gelişmeyi kabullenemedikleri için ruhsal ve yapısal bir çöküntü ile ihtiyarlamaya başlarlar, fakat birçok kadında bunun kolayca atlatılması ile normal bir şekilde kadınlık fonksiyonları devam eder. Esasen klimakterium kadın yaşamında beklenen normal bir dönemdir. Hastalar aydınlatılmalı, sadece ortaya çıkan klinik şikâyetlerin tedavisiyle yetinilmemeli, ruhsal açıdan yardımcı olunmalıdır.
Klimakterium cinsel yaşamın da sonu değil,.olgun bir çağın, mutlu bir ihtiyarlık dönemi öncesinin başlangıcıdır. Bilindiği gibi aile planlamasının iyi yapılmadığı çevrelerde istenilen çocuk sayısından sonraki aşamada gebe kalma korkusu, kadının cinsel hayatını etkilemekte ve bu korku nedeniyle cinsel bozukluklar, tatminsizlikler ve isteksizlikler ortaya çıkmaktadır. Bu yaşlarda âdet kesilmesi ile gebe kalma korkusu ortadan kalktığından birçok kadında cinsel yaşam daha normal ve stressiz bir gelişme içine girmektedir. Bu durum “ikinci balayı” sözcükleri ile kanıtlanmaktadır.
Yaşamın diğer çağlarında olduğu gibi ihtiyarlığın başlangıcını da kesin bir yöntemle saptayamayız. 60 yaşından sonraki yaşam genel olarak ihtiyarlık olarak kabul edilir. Bu devrede gerileme hadiseleri bütün organizmalarda kendini gösterir. Her kadının ihtiyarlığa verdiği anlam ve değer başkadır. Bazıları yaşamlarının bu devresinin de tadını çıkarırlar, bazıları ise geride bıraktığı yaşamın etkileri ve ruhsal yaşamlarla bu devri arzu edildiği gibi mutlu bir şekilde geçirmeyi başaramazlar.
Bazı kadınlar ileri yaşlarda cinsel yönden kadınlığını bitmiş olarak kabul edip işlevlerini artık yitirmiş olarak görmektedir. Bu bireysel tutumun ne denli yanlış olduğunu bilimsel araştırmaları incelediğimizde görüyoruz. Newman ve Nichols’un yaptıkları araştırmada 60 ile 93 yaşları arasındaki sağlıklı çiftlerin yüzde 70’inin normal bir yaşam sürdüklerini, bunların yüzde 54’ünün ise haftada üç defaya varan cinsel birleşmede bulunduklarını ortaya çıkarıyor.