Meslek Faktörüne Göre Kanser Hastalıkları
Maden ocaklarında, muhtelif maden ve kimyasal maddeler imal eden ve işleyen fabrikalarda çalışan işçiler, çeşitli radioaktif ışınlara maruz kalan kişiler (eğer gerekli koruyucu tedbirler yeterince alınmaz ise) da,ha çok akciğer kanserine yakalanabilirler.
Akciğer kanseri ile akciğer tüberkülozu arasındaki ilişkiye gelince Akciğer tüberkülozunun, akciğer kanserini kolaylaştırdığı veya tüberkülozun kansere döndüğü uzun bir zamandan beri tartışılmakta olan bir sorundur. Ancak, bu kadar zaman geçmesine rağmen, bu sorun henüz kesin olarak cevaplandırılmamıştır.
Akciğer kanserinin semptom ve belirtileri:
Maalesef, gün geçtikçe çoğalan ve ilerlemesi ile ölüm oranı artan bu önemli akciğer kanserinin kendine özgü semptom ve belirtileri yoktur. Demek istiyoruz ki, akciğer kanserine yakalanan bir kişinin şikâyetleri ile basit bir üşüme, bronşit veya diğer solunum hastalıklarından rahatsız bir hastanın şikayetleri hemen hemen aynıdır.İstatistiklere göre, hiçbir şikâyeti olmayan ve fakat muntazam hastalıklarla akciğer filmi çektiren ‘kişilerde yüzde 5 ile 10 civarında henüz başlangıç safhasında akciğer kanseri teşhisi konmuştur.Teşhislerin yüzde 90 – 95’i ise, şikâyetleri üzerine: yapılan tetkikler sonucu ortaya çıkmıştır.
Bu semptom ve belirtilerin yani hastanın şikâyetleri, hastadan hastaya değişebilir. Değişik şekil ve derecelerde olabilir. Bundaki gücü, hastalığın nerede başladığına, ne kadar ilerlediğine, komşu organlarıda etkilemesine bağlıdır.
Hasta şikâyetlerinin başında öksürük gelir, öksürük, aslında vücudun bir savunmasıdır, reaksiyonudur. Bronşlara dışarıdan girmiş duman, yabancı cisim veya orada meydana gelmiş sıvı veya tahriş edici faktörü oradan dışarı atmaktır. Bu nedenledinki, bronşit oiduğumuz zaman veya sigara içenlerde bütün gece bronşlarda salgı birikir. Sabahleyin kalkınca vücut bu sıvıyı dışarı atmak ister ve öksürür. Bazan sıvı olmadan da, yine bazı tahrişler sonucu öksürürüz. Buna da kuru öksürük deriz. Akciğler kanseri de yaptığı uyarı sonucu öksürük yapar. Şu halde, önceden ciksürmeyein veya sebepsiz öksüren veya öksürüğünün karakteri değiştiği zaman ihmal edilmeden muayene ve tetkike gidilmelidir.
Göğüs duvarında ağrı çok defa üşütmeye bağlı, adale ağrısıdır. Kanser akciğeri saran zara veya bir sinire yakın ise ağrı olur. Şu halde, alınan ilâçlarla göğüs duvarındaki ağrı kesilmez ise, orayı devamlı etkileyen bir faktör var demektir. Muayene ve tetkiki gerekir.
Akciğer içinde bir damara açılan kanser kanama yapar. Böylece öksürük ile atılan balgamda kan görülür Ancak, ‘kanlı balgam kanserin yanında, akciğer tüberkülozunda da görülebildiği gibi, diğer sebeplere bağlı olarak da görülebilir. Şu halde, kanlı balgam tetkiki gereken bir belirtidir.
Kanser bir küçük bronşçukta başlayabileceği gibi, daha büyük bir bronş parçasında veya aiveol dediğimiz boşlukta veya bu boşluklar arasında yer alan bağ dokusunda da başlayabilir. Böylece akciğer kanserinin türleri vardır. Nereden kökenini alırsa tıp dilinde ona göre ad alır. Bazan da kanser birden fazla yerde aynı zamanda başlayabilir, ilerlemiş akciğer kanserleri yalnız bulundukları yerde büyümekle kalmayıp karaciğer, beyin ve kemiklere sıçrayarak metastaz yaparlar.
Birçok organların kanserlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde hedef ve gayemiz ne kadar erken mümkün ise o kadar enken teşhisi koymak ve gerekli tedaviyi başlamaktadır.
Akciğer kanserinin teşhisi, evvelâ hastanın şikâyetlerinin, geçirmiş olduğu hastalıkların ve özellikle solunum sistemi hastalıkların dikkatli dinlenmesi ve sonra özenle muayenesi ile başlar. Kesin teşhis için akciğer filmi zorunludur. Tomografi faydalıdır. Bazan teşhis için diğer metodlara da müracaat edilir. Balgamın veya akciğerden alınan svının mikroskop altında tetkiki yararlı bir teşhis metodudur. Buna sitolojik muayene denir. Akciğer kanserinin teşhisinde bir yöntem daha vardır. O da, narkoz altında, ağızdan hava yoluna boru biçiminde bir âlet sokularak akciğtarin gözle tetkikidir. Bu şekilde akciğerin arama ve taramasına bronkoskopi denir. Gerekirse, yine bu âlet ile akciğerden mikroskopla incelenmesi için bir parça alınır (biopsi yapılır).
Akciğer kanserinin tedavisi çeyrek yüzyıl önce başlamıştır. Kuşkusuz bu yıllar zarfında tedavi metodlarında çok yenilikler ve gelişmeler yer almıştır, özellikle cerrahi ve radioterapi yöntemlerinde.
Tedaviden, sağlanacak sonuç, hastalığın ne kadar ilerledikten sonrg teşhis edilmesine bağlıdır. Ne kadar erken teşhis edilir ve hastalık henüz başlangıç safhasında ise, şifa oranı o kadar yüksektir.
Akciğer tedavisinde 3 yöntem vardır:
1) Ameliyatla hasta kısmı çıkartmak,
2) Ameliyat sahasının ışınla (radioterapi) ile tedavi ve nihayet,
3) ilâçla tedavi (kemoterapi) Mamafi, henüz başlangıç safhasında olan vak’alarda ameliyatsız süper voltaj ile ışın tedavisi ve kemoterapi başarılı sonuçlar vermektedir.
Şu halde, önerimiz 40 yaşını geçmiş, özellikle erkeklerin, her 6 ayda veya hiç değilse yılda bir defa akciğer filmini çektirmeleri ve bir evvelki ile kıyaslanmasıdır. Böylece erken teşhise ve başarılı bir tedaviye ulaşılır.