Türkler Kızın Nişanlanmasına Neler Diyorlar?
1. Nişan ve nişanlı deyişi, Türklerde biraz geç çağlarda görülür. Dede Korkut bile, “nişanlusı, adaklusı” diyerek, nişanlıyı Türkçe adaklı ile yorumlama yoluna gidiyordu. “Nişan”, Farsça bir sözdür. Ancak eski İran ile Farslarda, böyle bir nişanlılık dönemi yoktu. Onlarda kadın bir mal ve şeytan gibiydi. Türkçe’de “adaklı” sözü, nezredilmiş, adanmış demektir. Ancak, Allah’a olduğu gibi gönül rısası ile! Kütahya’dan İğdır ve Kerkük’e kadar adaklı sözü, nişanlı kız karşılığında söylenir. Akyazı, Elbistan ve Konya köylerinde ise nişanlıya, “aday” denilir. Dede Korkut’un Bugaç Han gibi ilk hikâyelerinde, yalnızca “nişanlı” da denir: Bugaç Han, “menüm dahi nişanlum var içinde” diyordu. Daha sonraki hikâyelerde ise”, “Banı Çiçek… Beyrek’in beşik kertme nişanlusı, adaklusıydı”, deniyordu. Bu sonuncu hikâye daha eski olmalıydı.
2. “Tutu” sözü Türklerde yaygın olarak rehin karşılığında söylenir. Kırşehir yörelerinde ise nişanlı demektir. Bu deyiş daha çok nişan armağanlarının verilmiş olmasından dolayı söylenmiş olmalıdır. Nitekim derleme sözlüğüne göre Anadolu’da, çevre ve mendil gibi manevî anlayışları olan armağanlara da “dutu” denir.
3. “Bellengeç” de, derleme sözlüğüne göre Kilis ve Maraş gibi, Dulkadiroğulları bölgelerinde, “nişanlı kız”lar için söylenen bir sözdü. Sözlüğün yeni yayınında ise, bu güzel deyim kaldırılmıştır. Anadolu’nun birçok yerlerinde nişan takılarına, “bellilik” denir. Bellilik, nişan sözünün Türkçe bir karşılığıdır. Karaman ve Ibrala’da ise bellilik bir nişan takısının adıdır. Bellilik sözü Karapınar ile Akçayazı da ise, “nişanlılık dönemi” için kullanılan bir deyimdir. Denizli’nin Başkarcı yörelerinde ise bellilik, kız tarafından gönderilen gömlek ile çevredir. Dede Korkut’ta da Beyrek’in nişanlısı kendisine bir gömlek dikip, göndermişti. Şimdi bellengeç veya bellilik gibi sözlerin, Türklerdeki çok eski geçmişlerine girelim:
4. “Belek” sözü eski Türklerde, “hediye veya armağan” demektir. Armağanlamak, armağan vermek ise “beleklemek, beliklemek” sözleri ile karşılanırdı. Yine eski Türklerde “belgü” ise, “nişan ve alâmet” karşılığı söylenen bir sözdür. Ünlü Türk hatunu Terken veya Türkân Hatun’un onurladığı, Harezmşahlar Devleti’nde yazılmış olan Mukaddemet ül Ebed’de, “nişan veya gelin hediyesi”ne, “belgülük” dendiğini görüyoruz. Aynı ünlü eserde bunun Moğolca karşılığı ise “belge” olarak verilmiştir. Belge sözü Moğolların gizli tarihinde, rehin olarak verilen mala karşılık, alınan bir vesikadır. Vladimirtsov’un Moğolların İçtimaî tarihinde de görüldüğü gibi, Moğolca’da belge sözü, çok geç çağlarda, nişan hediyesi manasına kullanılmıştır. Yoksa Çingiz Han’ın gençlik çağlarında, böyle bir şey olmasa gerekti. Moğol geleneği bakımından, Moğolca “site” sözünü incelemek daha yerinde olur.
5. “Yavuklu” sözüyle nişanlının anılması, Oğuzların nişanlılığı yalnızca bir akid veya andlaşma olarak anlamadıklarını gösteriyordu. Bunun içinde aşk, sevgi ve karşılıklı fedakârlıkları gördüklerini de anlıyoruz. Aslında eski Türkler “yaguk, yavuk, yavuklug” gibi sözleri, sevgili karşılığında söylemiyorlardı. Bunların manası, akraba ve yakmlar demekti. Ancak Oğuzlarda bu söz, nişanlı anlayışında söylenmiştir. Bu da, akrabalığın bir başlangıcıdır. Anadolu’da ise manası, sevgili olmuş ve sevgi ile değişmiştir. Dede Korkut’ta zaman zaman, “adaklı yavuklu” sözleri, yanyana da söyleniyordu. Bazen de, “kara gözlü yavuklun var”, sözünde olduğu gibi, yalnızca anılıyordu.
Türklerde nişanlılık, bir kutluluk temeli üzerine kuruluyordu. Aslında Dede Korkut’taki Beyrek hikâyesi, Türk Mitolojisi ‘nin ünlü “Geyik Hikâyesi ile “Ergenekon Destanı”nın ana motifleri üzerine kurulmuştu. İslâmiyet’ten sonra, da bu inanış devam etmiş, “Muhammed Hanefi ile Mine Hatun” hikâyesindeki iki nişanlı, tıpkı Banı Çiçek ve Beyrek gibi karşılaşmışlardı. Kızın kardeşi, o korkunç Deli Karçar mitoloji değil de nedir ki? Dede Korkut, kızın kardeşinin elinden, aklı ve Allah’ın yardımı ile kurtuluyordu. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, evlilik ve vuslatta, “emek” unsuru rol oynuyordu.
6. “Ağam, beg, yiğidim, dağım, ağacım”, gibi deyişlerle Banı Çiçek, nişanlısı Beyrek’i çağırıyor veya onu böyle anıyordu. Bu sözler, yüceltmeler ve saygılamalarla doludur. Ağalık ve beylikle, tabiatın yüce varlıkları ve güzellikleri nişanlı kızın dilinde, yanyana getiriliyordu. “Deyikli” sözü de nişanlıya, Anadolu’da söylenen bir deyişdir. Adaklı manasını taşır. Bunda bir “he deme” vardır. Ağrı’daki Kara Papak Türklerinde görülen bu deyişde, vaad ve söz verme de görülür.
8. “Yasanlı” sözü nişanlı için Anadolu’da, daha çok Karadeniz yörelerinde görülüyor ve yayılıyordu.Yasa ve yasamaktan gelen bu söz daha çok “hazırlama, niyet ve işaret” karşılığı olarak söyleniyor olmalıydı. Bizce yasanlı sözünü, niyetli ve hazırlıklı olarak yorumlamak, daha doğru olabilir.
9. “Tügülü”, yani nişanlı, yine Kuzeydoğu Anadolu’dan başlar ve çeşitli söylenişlerle, bütün Anadolu’da yayılır. “Düğmek ve düğülmek”ten, bağlı ve sözlü manasını, içine almış olsa gerektir.
10. “Ulaşık” sözü üzerinde de, durmadan bu konuyu bitiremeyeceğiz. Orta Anadolu’da nişanlılar için söylenen bu söz, nişanlılıktaki ön akidi en güzel ifade eden bir deyimdir.